Merkez bankası faiz kararı ne olur yorumlar

Merkez Bankası tarafından belirli tarihlerde düzenlenen faiz toplantısıyla birlikte kararlar açıklanıyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCBM) Ağustos ayında düzenlenen toplantıda politika faizini 100 baz puan indirerek yüzde 13,00 seviyesine çekmişti.

MERKEZ BANKASI FAİZ KARARI NE OLDU?

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCBM) 22 Eylül tarihinde yaptığı faiz toplantısının ardından kararını açıkladı.

TCMB tarafından bugün yapılan toplantı sonrasında politika faizi 100 baz puan düşürülerek yüzde 13'ten yüzde 12'ye indirildi.

Merkez bankası faiz kararı ne olur yorumlar

EKONOMİSTLERİN FAİZ BEKLENTİSİ NEYDİ?

AA Finans'ın anketine katılna 29 ekonomistin 19'u faizinin yüzde 13'te sabit tutulacağını öngörüyordu. Ankete katılan ekonomistlerden 9'u politika faizinde 100 baz puanlık, 1'i ise 50 baz puanlık indirim bekliyordu.

Ekonomistlerin yıl sonu politika faiz oranına ilişkin beklentilerinin medyanı da yüzde 13 oldu.

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'ndan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Jeopolitik risklerin dünya genelinde iktisadi faaliyet üzerindeki zayıflatıcı etkisi artarak sürmektedir. Önümüzdeki döneme ilişkin küresel büyüme tahminleri aşağı yönlü güncellenmeye devam etmekte ve resesyonun kaçınılmaz bir risk faktörü olduğu değerlendirmeleri yaygınlaşmaktadır. Türkiye’nin geliştirdiği stratejik nitelikte çözüm araçları sayesinde temel gıda başta olmak üzere bazı sektörlerdeki arz kısıtlarının olumsuz etkileri azaltılmış olsa da uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının artış eğilimi sürmektedir. Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir.

MERKEZ BANKASI'NIN YIL SONU ENFLASYON TAHMİNİ

Merkez Bankası, yılın üçüncü enflasyon raporunda yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 42,8'den yüzde 60,4'e yükseltmişti. Ağustos ayı itibarıyla enflasyon yüzde 80,21 düzeyinde bulunuyor.

Merkez Bankası, ekonomideki son likidite kaynağı olarak piyasalarda bankalara ödünç para vermekte veya bankalardan ödünç para alabilmektedir. Merkez Bankası, faiz oranlarını piyasaları etkilemek amacıyla belirlemektedir.

Para Politikası Kurulunun faiz kararları, önceden ilan edilmiş bir takvim çerçevesinde yapılan toplantılarında alınmaktadır.

Para Politikası Kurulu toplantılarında faiz oranlarına ilişkin olarak alınan kararlar, gerekçeleri ile birlikte, toplantı ile aynı gün saat 14.00'da Merkez Bankası Genel Ağ sayfasından açıklanmaktadır.

1 Haziran 2018 tarihinden itibaren bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı Merkez Bankası politika faizi olmuş, Merkez Bankası gecelik vadede borçlanma ve borç verme oranlarının bir hafta vadeli repo ihale faiz oranına kıyasla -/+ 150 baz puanlık bir marj ile belirlenmesine ve Geç Likidite Penceresi işlemlerinde uygulanacak Merkez Bankası borçlanma faiz oranının yüzde 0 olarak uygulanmasına karar verilmiştir.

22 Ekim 2020 tarihinde ise para politikası operasyonel çerçevesinde değişikliğe gidilerek Geç Likidite Penceresi işlemlerinde uygulanacak Merkez Bankası borç verme faiz oranı ile gecelik borç verme faiz oranı arasındaki farkın 300 baz puan olarak belirlenmesine karar verilmiştir.

19 Ağustos 2022

Prof. Dr. Selva Demiralp |  Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi

Merkez bankası faiz kararı ne olur yorumlar

Kaynak, Getty Images

Geçen yılın son çeyreğinde politika faizinin 5 puan düşürülmesini takiben enflasyon 60 puan artarken ortalama kredi faizleri 10 puana yakın yükseldi. TL’nin Dolar karşısında kaybı ise yüzde 90’a yaklaştı. Olumsuz karne bu kadar netken Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Perşembe günkü kararında politika faizini 100 baz puanlık indirimle yüzde 13'e düşürdü.

Global enflasyona karşı sene başından beri en az 75 merkez bankası faiz artışına giderken, TCMB’nin adı dünyada en negatif reel faiz veren merkez bankası olarak geçiyor.  

Peki Türkiye'de politika faizi neden düşürülüyor?

Geçtiğimiz aylarda Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati “enflasyonla büyümenin” bir siyasi tercih olduğunu dile getirdi.

Şöyle bir mantık izleniyor: Ekonominin büyüyebilmesi için borçlanma faizlerinin azalması lazım. O halde Merkez Bankası politika faizini düşürürse kredi faizleri iner, daha rahat borçlanma, daha çok harcama, daha çok yatırım, daha çok istihdam olarak geri döner.

Peki bu vesileyle artan talep enflasyonist baskıları artırırsa ne olacak? Onu da daha fazla büyüme karşılığı ödenecek bir bedel olarak kabul eder yola devam ederiz.

“Enflasyonla büyüme” modeli bunu ima ediyor.

Ancak ekonomik dinamikler böyle işlemiyor.  

Enflasyon beklentileri düşmeden politika faizini düşürmek, piyasa faizini düşürmüyor. Çünkü piyasa faizleri belirlenirken politika faizine ilave olarak enflasyonist beklentiler, ileriye yönelik riskler de fiyatlara giriyor. O yüzden politika faizi düşse de orta ve uzun vadede artan enflasyonist beklentiler ve risk primi nedeni ile piyasa faizlerinin arttığını görüyoruz.

Dünkü karardan hemen sonra risk priminin artışa geçmesi uzun vadeli faizlerin daha da yükseleceğine işaret ediyor.

  • Merkez Bankası politika faizini yüzde 13'e indirdi, Dolar/TL kuru 18'i aştı
  • Türkiye'nin CDS'i 900'ü aştı: Kredi risk primi neden artıyor, sonuçları ne olur?

Bir noktayı atlamayalım. Politika faizi düştükçe kredi faizleri artsa da mevcut kredi faizi seviyeleri enflasyonun hayli altında. Bu nedenle reel olarak genişlemeci bir politika var.

Ancak ileriye yönelik enflasyon beklentisi ve risklerin bu kadar yükseldiği bir ortamda bankalar kredi arzını kısıyorlar. Dolayısı ile dünkü karar bir süredir altını çizdiğim “daraltıcı genişleme”ye yeni bir örnek oluşturuyor. Yani kağıt üzerinde genişlemek amacı ile atılan adım orta vadede ekonomi üzerinde daraltıcı bir etki yaratıyor.

İlk yarıda nasıl büyüdük?

Eğer enflasyonist ortamda faiz indirmek daha daraltıcı bir etki yapıyorsa senenin ilk yarısında nasıl büyüdük?

Son iki çeyrekte büyümenin bileşenlerine baktığımız zaman bunun önemli bir bölümünün ihracat kaynaklı olduğunu görüyoruz.

İhraç ettiğimiz ürünlerin gelir hassasiyeti yüksek, fiyat hassasiyeti ise düşük. Bu şu anlama geliyor; 2022 ilk yarısında ihracatımızın güçlü gelmesinin esas sebebi “düşük faiz, zayıf kur” politikamızdan ziyade, pandemi sonrası normalleşen Avrupa büyümesinin güçlü gelmesi idi.

Bu neden önemli? Çünkü yılın ikinci yarısında faizleri daha çok düşürsek de Rusya savaşı sonrası ciddi bir resesyonla karşı karşıya olan Avrupa’ya yapacağımız ihracatı canlandırabilme imkanımız düşük. Onun yerine faiz indirimlerinin içeride yarattığı dengesizlikler ve bu dengesizliklerin getirdiği maliyetler ile boğuşma ihtimali yüksek.

Giderek rayından çıkan bir enflasyon yoksulluk olarak geri gelip büyüme hedeflerini de vuruyor. TCMB ise uzun vadede enflasyonun yarattığı daraltıcı etkileri kısa vadede faiz indirimleri ile baskılamaya çalışıyor.   

Enflasyonla büyüme tercihinin maliyetleri

Düşük faiz politikalarındaki ısrar, bize yakın tarihimizde gördüğümüz en yüksek dolarizasyon oranı, kur krizi, heba olan milyarlarca dolarlık döviz rezervi, bankaların bozulan varlık kalitesi, şimdilik bütçeye maliyeti 60 milyar TL civarında hesaplanan ve maliyeti daha da artması beklenen KKM (Kur Korumalı Mevduat) enstrümanı, azalan yatırım iştahı, potansiyel büyümede yavaşlama, her gün artan fiyatlar, eriyen maaşlar, gelir dağılımında ciddi bir bozulma olarak geri döndü.

Enflasyon herkesi ama en çok sabit gelir gruplarını vuruyor. Enflasyonla büyüdüğümüz dönemde pasta büyüse de emeğin pastadan aldığı payın azaldığını, insanların büyümeyi hissedememekten şikayet ettiklerini ve yoksulluğun giderek yaygınlaştığını görüyoruz.      

İşte bu nedenle iktisat yazınında “enflasyonla büyüme” şeklinde bir modelin karşılığı yok.

Önce enflasyonun ağır maliyetini kabul etmemiz, enflasyonun düşürülmesi gerektiği konusunda anlaşmamız lazım.  

Enflasyonu düşürmenin bedeli

Enflasyonun maliyetlerini terazinin bir kefesine koyalım, diğer kefeye ise enflasyonu düşürmenin getireceği maliyeti.

İkinci kefedeki maliyet daha az. Üstelik doğru tercihlerle daha da azaltılabilir.

Peki nedir enflasyonu düşürmenin maliyeti?      

Yakın geçişte şahit olduğumuz üzere, faiz düşürmek nasıl ki enflasyonu azdırdıysa, enflasyonu düşürmek için de bunun tam tersini yapmak yani faizleri artırmak gerekiyor.

Faiz artırmak borçlanma maliyetlerini artırır, ekonomiyi soğutur. Ancak doğru politikalar faiz artışını asgariye indirir. Örneğin Merkez Bankası'nın bağımsız, şeffaf ve güvenilir bir şekilde enflasyonu düşürme niyetinde samimi olduğuna piyasaları inandırması, bu maliyetleri önemli ölçüde azaltacaktır.

Türkiye’de yüksek enflasyonun talebi erittiği bir sürece giriyoruz.

Başıboş kalan enflasyonun kendi kendini söndürme çabası, talebi boğarak olur. En ağır, en acımasız ve gelir dağılımını en çok bozan maliyet budur. Karşılığında getirisi de yoktur.

Onun yerine yapılması gereken, gerekirse faiz artışı sinyali ile mevcut süreci tersine çevirmek yani “genişletici sıkılaşma”ya geçmektir. Doğru sinyallerle enflasyon beklentileri aşağı çekildiğinde politika faizi artsa da piyasa faizleri düşmeye başlayacaktır. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için önce Merkez Bankası'nın sözünde samimi olduğuna piyasaları inandırması gerekir ki o da ilk aşamada gelecek faiz artışıdır.

Bu maliyetten korkup mücadeleyi ertelemek ya da yan yollara sapmak sadece daha yükselen maliyet ve daha yüksek enflasyon olarak geri döner, bunu  şu anda yaşıyoruz.

Eğer kötü huylu bir ur varsa cerrahi müdahale gerekir. Ameliyat sonrası komplikasyonlardan korkup başka tedavilerle vakit kaybetmek er ya da geç kaçınılmaz olan ameliyatın risklerini artırır. Cerrah ameliyatı yapar ama sonrasındaki sancı ve komplikasyonları hafifletmek için ayrı bir ekip uğraşır.

Kaynak, Getty Images

Fotoğraf altı yazısı,

Fotoğraf 5 Mayıs 2022 tarihinde çekilmiştir

Bedel nasıl hafifler?

Faiz artışı ilk başta ekonomiyi yavaşlatabilir, bu da işsizliği artırabilir.

O noktada devreye girecek olan maliye politikası dar gelirli kesimin üzerinden bu yükü alma kapasitesine sahiptir.

İşsizlik fonunun amacına uygun kullanılması, transfer ödemelerinin doğru yere gitmesi, yapısal işsizliği ortadan kaldıracak eğitim programları ile potansiyel üretim kapasitesinin artırılması, dolaylı vergilerin azaltılması, bir taraftan enflasyon düşerken bir taraftan gelir dağılımını iyileştirerek sıkı para politikasının yaratacağı komplikasyonları hafifletecektir.

Keza 2002-2006 dönemde başarılı bir dezenflasyon programı ile hem faiz artırıp enflasyonu düşürdüğümüzü, hem de ortalama yüzde 8’e yakın büyüdüğümüzü unutmayalım.

Merkez Bankası faiz oranı artarsa ne olur?

📈 FED Faiz Artırırsa Ne Olur? Yukarıda da faizin öneminden bahsettiğimiz gibi, faizlerin yükselmesiyle birlikte ekonomideki yüksek harcamalar ve borçlanmalar azalma eğilimine girer. Ürün ve hizmetlere olan talebin azalması ise fiyatlarının da azalması veya sabit kalması yönünde baskı oluşturur.

Merkez Bankası faiz oranları düşerse ne olur?

O halde Merkez Bankası politika faizini düşürürse kredi faizleri iner, daha rahat borçlanma, daha çok harcama, daha çok yatırım, daha çok istihdam olarak geri döner.

Merkez Bankası faizi kararı ne olur?

MERKEZ BANKASI FAİZ KARARI NE OLDU? Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCBM) 22 Eylül tarihinde yaptığı faiz toplantısının ardından kararını açıkladı. TCMB tarafından bugün yapılan toplantı sonrasında politika faizi 100 baz puan düşürülerek yüzde 13'ten yüzde 12'ye indirildi.

Merkez Bankası faizi sabit tutarsa dolar kuru ne olur?

Uzmanlara göre Merkez Bankası'nın faizi sabit tutması halinde altın ve dolarda çok keskin hareket olmayabilir. MB FAİZİ DÜŞÜRÜRSE KUR NE OLUR? Politika faizi düşerse dolar kısa veya orta vadede genel olarak yükselir. Kurun yükselişi altın fiyatlarını da yükseltir.